Avrupa Birliği Arabuluculuk Yönergesi

Avrupa birliği arabuluculuk

Arabuluculuğun Belirli Yönlerine İlişkin Avrupa Birliği Yönergesi, “Hukuki ve Ticari Uyuşmazlıklarda Arabuluculuğun Belirli Yönlerine İlişkin 21 Mayıs 2008 Tarihli Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Yönergesi” adıyla 24 Mayıs 2008 tarihli Avrupa Birliği Resmî Gazetesinde yayımlanarak (yayından yirmi gün sonra) 13 Haziran 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Arabuluculuk Yönergesi, Üye Devletlerin 2008/52 sayılı yönergeyi 21 Mayıs 2011 tarihine kadar iç hukuklarına aktarmalarını öngörmektedir.

Özgürlük, güvenlik ve adalet 

Avrupa Birliği, kişilerin serbest dolaşımının sağlandığı bir özgürlük, güvenlik ve adalet bölgesi oluşturma ve geliştirmeyi kendisine amaç edinmiştir. Birlik bu maksatla iç pazarın uygun işleyişi için gerekli olan, hukukî konularda adlî iş birliği alanında tedbirler kabul etmiştir.

Avrupa Konseyi, 15 ve 16 Ekim 1999’da Tamper’deki toplantısında, adalete erişim ilkesini esas alarak ve adalete daha iyi erişimi kolaylaştırmak amacıyla, Üye Devletlerce alternatif, yargı dışı usullerin oluşturulmasını istemiştir.

Konsey, 2000 yılının mayıs ayında, medenî hukuk ve ticaret hukuku uyuşmazlıklarının alternatif çözüm yöntemleri konusunda temel ilkelerin oluşturulmasının, adalete erişimi kolaylaştırmak ve düzeltmek amacıyla, medenî hukuk ve ticaret hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde yargı dışı usullerin gelişmesi ve uygulanması için önemli bir adım olduğunu belirterek bu yöntemler hakkında kararlar almıştır.

Yargı dışı uyuşmazlık çözüm yollarına erişim

Komisyon, 2002 yılının Nisan ayında, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri ile ilgili Avrupa Birliğindeki mevcut durumu inceleyerek ve arabuluculuğun kullanılmasını yaygınlaştırmak için alınabilecek tedbirler hakkında Üye Devletler ve ilgili taraflarla geniş istişareler başlatarak, medenî hukuk ve ticaret hukukunda alternatif uyuşmazlık çözümü hakkında bir Yeşil Kitap sunmuştur.

Avrupa Birliğinin özgürlük, güvenlik ve adalet bölgesi oluşturma politikasının bir parçası olarak, adalete daha iyi erişimi güvence altına almak amacı, yargı yolu kadar yargı dışı uyuşmazlık çözüm yollarına erişimi de kapsamalıdır. Bu Yönerge, özellikle arabuluculuk hizmetlerine erişim konularında, iç pazarın uygun işleyişine katkıda bulunmalıdır.

Arabuluculuk

“Arabuluculuk”, adlandırılma veya başvurulma şekline bakılmaksızın, uyuşmazlığın tarafı olan iki veya daha fazla kişinin, bir arabulucunun yardımıyla, uyuşmazlıklarının çözümü konusunda anlaşmaya varmaları için gönüllü bir temelde bizzat çaba gösterdikleri, plânlanmış bir süreci ifade eder. Bu süreç taraflarca başlatılabilir, mahkemece önerilebilir veya emredilebilir ya da bir Üye Devletin hukukunca öngörülebilir. Bu tanım, uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak herhangi bir dava sürecinde görevli olmayan bir hâkim tarafından yönetilen arabuluculuğu kapsar. Tanım, uyuşmazlık konusuyla ilgili dava sürecinde, uyuşmazlığın çözümü için mahkeme veya davaya bakan hâkimce yapılan girişimleri kapsamaz.

Arabuluculuk, tarafların ihtiyaçlarına uygun olarak şekillendirilmiş usullerle, hukukî ve ticarî meselelerdeki uyuşmazlıkların ekonomik ve hızlı bir şekilde yargı dışı çözümünü sağlayabilir. Arabuluculuk sonunda yapılan anlaşmaların gönüllü olarak yerine getirilme ve taraflar arasındaki dostane ve sürekli ilişkileri koruma olasılığı daha yüksektir. Bu faydalar, sınır ötesi unsur taşıyan durumlarda daha belirgindir.

Arabuluculuğun daha fazla kullanılmasını özendirmek ve arabuluculuğa başvuran tarafların öngörülebilir bir yasal temele dayanmasını sağlamak için, özellikle hukuk usulünün kilit yönlerini belirleyen bir yasal çerçeve kabul etmek gerekmektedir. Yönergenin hükümleri, sınır ötesi uyuşmazlıklardaki arabuluculukları kapsamakla birlikte Üye Devletlerin bu hükümleri iç hukuklarındaki arabuluculuk yöntemlerine uygulamasına da bir engel yoktur.

Arabulucu

Arabulucu, arabuluculuğu etkin, tarafsız ve ehil biçimde yönetmesi istenen herhangi bir üçüncü kişi olup, bu üçüncü kişinin ilgili Üye Devletteki isimlendirilmesine veya mesleğine ve arabuluculuğu yönetmek üzere atanma veya görevlendirilme şekline bakılmaz.

Modern iletişim teknolojilerinin kullanılmasını

Yönerge, arabuluculuk usulünde modern iletişim teknolojilerinin kullanılmasını hiçbir şekilde engellememesi gerektiğini ifade etmektedir.  

Yönergenin Amacı

Yönergenin amacı, arabuluculuğa başvurulmasını özendirmek ve arabuluculukla yargılama usulleri arasında doğru bir ilişki kurmak suretiyle, alternatif uyuşmazlık çözümüne erişimi kolaylaştırmak ve uyuşmazlıkların dostane çözümünü geliştirmektedir.

Yönergenin Kapsamı

Yönerge, sınır ötesi bir uyuşmazlıkta taraf olan iki veya daha fazla kişinin, uyuşmazlıklarının çözümünde bir arabulucunun yardımıyla dostane bir anlaşmaya varmak için gönüllü olarak bizzat çaba gösterdikleri usullere uygulanır. Yönerge, medenî ve ticarî meselelere uygulanır.  Yönerge, tarafların, uygulanacak hukuka göre üzerinde serbest tasarruf etmelerinin mümkün olmadığı haklar ve borçlara uygulanır. Bu tür haklar ve borçlar genellikle aile ve iş hukukunda görülmektedir.

Yönerge, sözleşme öncesi müzakerelere veya belirli yargısal uzlaşma programları, tüketici şikâyeti programları, tahkim ve uzman kararı gibi bağlayıcı karar verme esasına dayanan usullere veya uyuşmazlığın çözümünde yasal olarak bağlayıcı olsun veya olmasın, resmî bir tavsiyede bulunan kişi ya da kuruluşlarca yönetilen usullere uygulanır.

Yönerge, mahkemenin tarafları arabuluculuğa yönlendirdiği veya millî hukuka göre arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olduğu davalara uygulanır. Yönerge buna ilaveten, bir hâkimin millî hukuka göre arabulucu olarak hareket edebildiği ölçüde, uyuşmazlık konusu mesele veya meselelerle ilgili herhangi bir dava sürecinde görev almayacak olan hâkim tarafından yönetilen arabuluculuğa da uygulanır. Bununla birlikte Yönerge, davaya bakan mahkeme ve hâkim tarafından, dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak, dava sürecinde uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan girişimleri veya mahkeme ya da hâkimin yetkili bir kişiden yardım ya da tavsiye istediği halleri kapsamaz.

Yönergede “Üye Devlet” terimi, Danimarka dışındaki Üye Devletleri ifade etmektedir.

Gönüllü bir yöntem

Yönerge ile öngörülen arabuluculuk, tarafların usulün yönetiminden bizzat sorumlu oldukları, usulü istedikleri gibi düzenleyebildikleri ve her zaman bitirebildikleri gönüllü bir yöntem olmalıdır. Bununla birlikte, millî hukuka göre arabuluculuk usulü için mahkemelere yönelik belirli süre sınırları koymak mümkündür. Mahkemeler, uygun olduğunda tarafların arabuluculuğa dikkatini çekebilmelidir.

Arabuluculuğa başvurulması

Davayı görmekte olan mahkeme, uygun olduğunda ve davanın bütün koşullarını dikkate alarak tarafları, uyuşmazlığı çözmek için arabuluculuğa başvurmaya davet edebilir. Mahkeme, tarafları, gerek görmesi ve kolaylıkla yapılabilecek olması halinde, arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin bir bilgilendirme toplantısına katılmaya da davet edebilir.

Yönerge, dava açılmasından önce veya sonra, arabuluculuğa başvurulmasını zorunlu kılan veya teşvik eden ya da yaptırıma bağlayan millî mevzuatı, bu mevzuatın, tarafların yargı sistemine erişim hakkını kullanmasını engellememesi şartıyla etkilemez.

Zorunlu Arabuluculuk

Yönergedeki hiçbir hüküm, arabuluculuğa başvurulmasını zorunlu kılan veya teşvik eden ya da yaptırıma bağlayan millî mevzuata, bu mevzuatın, tarafların yargı sistemine erişim hakkını kullanmalarını engellememesi koşuluyla karşı değildir. Yönergedeki hiçbir hüküm, Yönerge kapsamına girmeyen hususlarla ilgili olduğu ölçüde, kendi kurallarıyla işleyen mevcut arabuluculuk sistemlerini etkilememelidir.

Sınır ötesi uyuşmazlık

Yönerge, hukukî belirliliği sağlamak bakımından, tarafların arabuluculuk yoluyla çözmeye çaba gösterdikleri bir uyuşmazlığın, sınır ötesi bir uyuşmazlık olup olmadığını belirlemek için uygun zamanın hangisi olduğunu gösterir. Yazılı bir anlaşmanın mevcut olmaması halinde, taraflar arabuluculuk yolunu başlatmak için özel olarak harekete geçtiklerinde arabuluculuğa başvurmaya karar vermiş sayılmalıdırlar.

Kalite kontrol

Üye Devletler, gizlilik, zamanaşımı süreleri üzerindeki etki ve arabuluculuk sonunda yapılan anlaşmaların tanınması ve tenfiziyle ilgili olarak karşılıklı güvenin sağlanması için, uygun görecekleri her türlü yolla, arabulucuların eğitimini ve arabuluculuk hizmetleriyle ilgili etkin kalite kontrol yöntemlerinin benimsenmesini teşvik etmelidirler.

Üye Devletler, ortak pazar düzeyinde çözümlere başvurulmasını içerebilecek yöntemleri tespit etmeli ve bu hususta finansman kaynağı sağlamak zorunda tutulmamalıdırlar. Bu yöntemler, arabuluculuk sürecinin esnekliğini ve tarafların özerkliğini korumayı amaçlamalı ve arabuluculuğun etkin, tarafsız ve ehil bir şekilde yönetilmesini temin etmelidir. Arabulucular, internette herkesin erişimine de açık olması gereken Arabuluculara İlişkin Avrupa Etik Kurallarının bilincinde olmalıdırlar.

Komisyon, tüketicinin korunması alanında, tüketici uyuşmazlıklarının anlaşmaya dayalı çözümüyle uğraşan mahkeme dışı kuruluşların, kendilerine başvuran kişilere sunmaları gereken asgari kalite kriterlerini belirleyen bir Tavsiye( OJ L 109, 19.4.2001, s. 56 ) kabul etmiştir. Bu Tavsiyenin kapsamına giren arabulucular veya örgütlerin, Tavsiyenin ilkelerine riayet etmesi teşvik edilmelidir. Komisyon, bu gibi kuruluşlarla ilgili bilgilerin yayılmasını kolaylaştırmak için, Üye Devletlerin, bu Tavsiyenin ilkelerini uygularken dikkate alacakları mahkeme dışı programlara ilişkin bir veri tabanı oluşturmalıdır.

Arabuluculuk sonunda yapılan anlaşmaların icra edilmesi

Arabuluculuk sonunda ortaya çıkan anlaşmalara uyulması tarafların iyi niyetine bağlı olduğundan, arabuluculuk, dava yolunun yegâne alternatifi olarak görülmemelidir. Bu nedenle Üye Devletler, arabuluculuk sonunda yapılan yazılı bir anlaşmanın taraflarının, anlaşmalarına icra kabiliyeti kazandırma yetkisini tanımalıdır. Bir Üye Devlet yalnızca, anlaşmanın içeriğinin, devletin milletlerarası özel hukuku da dahil olmak üzere kanununa aykırı olması veya devletin hukukunun, özel bir anlaşmanın içeriğinin icra edilmesine imkân tanımaması halinde icra edilmesini reddedebilmelidir. Bu durum, anlaşmada düzenlenen borcun yapısı gereği icra edilemeyecek nitelikte olması halinde mümkün olabilir.

Arabuluculuk sonunda yapılan ve bir Üye Devlette icra kabiliyeti tanınan bir anlaşma, uygulanacak Birlik hukuku veya iç hukuka uygun olarak diğer Üye Devletlerde de tanınmalı ve tenfiz edilebilmelidir. Örneğin, medenî ve ticarî meselelerde mahkemelerin yetkisi ve mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin, 22 Aralık 2000 tarih ve 44/2001 No’lu Konsey Tüzüğü (EC) veya aile meseleleri ve velayet sorumluluğu meselelerinde mahkemelerin yetkisi ve mahkeme kararlarının tanınması ve tenfiziyle ilgili( OJ L 363, 20.12.2006, s. 1 ), 27 Kasım 2003 tarih ve 2201/2003 No’lu Konsey Tüzüğü (EC) esas alınarak yapılabilir. ( OJ L 367, 14.12.2004, s. 1 )

2001/2003 No’lu Konsey Tüzüğü (EC), taraflar arasındaki anlaşmanın başka bir Üye Devlette icra edilebilmesi için, anlaşmanın, tarafların imzaladığı Üye Devlette icra edilebilir olması gerektiğini özel olarak belirtmektedir. Bu sebeple, bir aile hukuku uyuşmazlığı sonunda yapılan anlaşmanın içeriği, anlaşmanın imzalandığı ve tenfizinin talep edildiği Üye Devlette icra edilemiyorsa, Yönerge, tarafların, anlaşmalarını tenfiz edebilecekleri başka bir Üye Devlette yapmaları suretiyle, bu Üye Devletin kanununu dolanmalarını özendirmez.

Yönerge Üye Devletlerdeki, arabuluculuk sonunda yapılan anlaşmaların icra edilmesiyle ilgili hükümleri etkilemez.

Arabuluculuk Sürecinin Mahremliği

Arabuluculuk sürecinde mahremiyet önem taşır ve bu sebeple Yönerge, daha sonraki bir hukuk davasında ve ticarî davada ya da tahkimde, arabuluculuğun mahremiyetinin nasıl korunacağı hususunda, hukuk usulü kurallarının asgari ölçüde uyumunu sağlamalıdır.

Arabuluculuğun, mahremliğe uyulacak şekilde yapılmasının amaçlandığı düşünüldüğünde, Üye Devletler, taraflar aksini kararlaştırmadığı takdirde, arabulucuların veya arabuluculuk sürecinin yönetimine katılan kişilerin, arabuluculuk sürecinde ortaya çıkan veya arabuluculuk süreciyle ilgili olan bilgiler hakkında, herhangi bir hukuk veya ceza davasında ya da tahkimde delil göstermeye zorlanamamasını sağlarlar.

Mahremiyetin iki istisnası vardır. Bunlardan ilki, Bunun, ilgili Üye Devletin kamu düzeni düşünceleri üstün geldiği için gerekli olması halinde, özellikle çocuğun menfaatlerinin en iyi şekilde korunmasını sağlamak veya bir kişinin fiziksel ya da psikolojik bütünlüğüne zarar gelmesini önlemek gerekmesidir. İkincisi ise, arabuluculuğun sonucu olarak yapılan anlaşmanın yerine getirilmesi veya icra edilmesi için bu anlaşmanın içeriğinin açıklanması gereğidir.  

Arabuluculuğun zamanaşımı süreleri üzerindeki etkisi

Üye Devletler, tarafların arabuluculuğa başvurmasını özendirmek için, arabuluculuk girişimi başarısız olursa, zamanaşımı sürelerine ilişkin kuralların, tarafların mahkeme veya tahkime gitmelerini önlememesini sağlar. Üye Devletler Yönergenin, zamanaşımı süreleri hakkındaki millî hukuk kurallarını uyumlu hale getirmemesi halinde bile, bu sonucun gerçekleşeceğinden emin olmalıdır. Örneğin taşıma hukuku alanında olduğu gibi, Üye Devletlerde uygulanan milletlerarası anlaşmalardaki zamanaşımı sürelerine ilişkin hükümler Yönergeden etkilenmemelidir.

Arabuluculuk Merkezleri

Üye Devletler, arabulucular ve arabuluculuk hizmeti veren kuruluşlarla nasıl temas kurulacağı konusunda halka bilgi vermeyi teşvik etmelidir. Üye Devletler, hukukçuların müvekkillerini arabuluculuk imkânı hakkında bilgilendirmesini de özendirmelidir.

Üye Devletler, uygun görecekleri herhangi bir yolla, arabuluculuk hizmetlerinin koşullarıyla ilgili diğer etkin kalite kontrol yöntemleri yanında, arabuluculuk hizmeti sunan kuruluşlar ve arabulucular tarafından gönüllü etik kuralların geliştirilmesini ve bu kurallara bağlılığı teşvik ederler.

Üye Devletler, bir arabuluculuğun taraflarla ilgili olarak etkin, tarafsız ve ehil biçimde yönetilmesini sağlamak için, arabulucuların başlangıç ve ilave eğitimini teşvik ederler.

Daha iyi kanun yapmaya ilişin kurumlar arası anlaşmanın 34. maddesi uyarınca (OJC321, 31.12.2003, s. 1) Üye Devletler, kendileri ve topluluğun menfaatleri için, mümkün olduğu kadar, Yönerge ile intibak tedbirleri arasındaki karşılıklı ilişkiyi gösteren tasarılarını düzenlemeye ve bunları halka açık tutmaya teşvik edilmelidir.

Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi

Yönerge, temel hakların ilerletilmesi için çaba göstermekte ve özellikle Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesince tanınan ilkeleri gözetmektedir.

Bu Yönergenin amacına Üye Devletlerce yeterli ölçüde ulaşılması mümkün olmadığı için ve uygulamanın etkileri veya kapsamı nedeniyle bu amaçların Topluluk düzeyinde daha iyi gerçekleşebilecek olması sebebiyle, Topluluk, Anlaşmanın 5. maddesinde belirtilen ikincillik ilkesine uygun olarak tedbirler alabilir. Bu maddede belirtilen ölçülülük ilkesine göre Yönerge, bu amacını gerçekleştirmek için gerekli olanı aşmayacaktır.

Halka bilgi verilmesi 

Üye Devletler, uygun görecekleri herhangi bir yolla, özellikle internet üzerinden, arabulucular ve arabuluculuk hizmeti veren kuruluşlarla nasıl temas kurulacağı konusundaki bilginin halkın erişimine açık olmasını teşvik ederler.

Yönergenin Yürütmesi

Üye Devletler, Yönerge hükümlerine uymak için gereken kanunları, tüzükleri ve idarî kuralları, en geç 21 Mayıs 2011’den önce yürürlüğe koyacaklardır. Üye Devletler, bunları derhal Komisyon’a bildireceklerdir.

Üye Devletlerce kabul edildiğinde bu tedbirler, Yönergeye atıf içerecek veya bunların resmî olarak yayınında bu tür bir atıf eklenecektir. Atfın yapılma yöntemi, Üye Devletlerce kararlaştırılacaktır.

Üye Devletler, Yönerge kapsamına giren konularda kabul ettikleri millî hukukun temel hükümlerinin metinlerini Komisyona bildirmekle yükümlüdür. 

© Prof. Dr. Vahit Bıçak, Arabulucu

Leave a Comment

(0 Yorum)

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir